Yönetim Kurulunun İbrası
Yazan: Gamze Telli | 23 Kasım 2017

1. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndaki Oydan Yoksunluk Düzenlemesi

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (“TTK”) anonim şirketlerde pay sahiplerinin ve yönetim kurulu üyelerinin hangi hallerde oydan yoksun olduğunu düzenleyen 436. maddesi aşağıdaki şekilde emretmektedir:

“Oydan yoksunluk

MADDE 436- (1) Pay sahibi kendisi, eşi, alt ve üstsoyu veya bunların ortağı oldukları şahıs şirketleri ya da hâkimiyetleri altındaki sermaye şirketleri ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe veya işleme veya herhangi bir yargı kurumu ya da hakemdeki davaya ilişkin olan müzakerelerde oy kullanamaz.

(2) Şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişiler, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamaz.”

Bu kapsamda anonim şirketlerde oydan yoksunluk halleri “Yönetim Kurulunda yer almayan pay sahibi” ve “Yönetim Kurulunda yer alan pay sahibi” olarak iki ayrı başlık altında incelenmiştir.

1.1.  Yönetim Kurulunda Yer Almayan Pay Sahibi Bakımından Oydan Yoksunluk Halleri

TTK’nın 436. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenmiş olduğu üzere pay sahibi, gerek kendisi ile ortağı olduğu şirket arasındaki gerekse eşi, alt ve üstsoyu veya bunların ortağı oldukları şahıs şirketleri ya da hâkimiyetleri altındaki sermaye şirketleri ile ortağı olduğu şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe veya işleme veya herhangi bir yargı kurumu ya da hakemdeki davaya ilişkin olan müzakerelerde oy kullanamaz.

Bu kapsamda öncelikle “kişisel nitelikteki iş veya işlem” kavramı ile “herhangi bir yargı kurumu ya da hakemdeki dava” kapsamına girebilecek hallerin incelenmesi gerekmektedir. Bu incelemeye geçmeden önce üstsoy olarak sayılan aile fertlerinin anne, baba, dede, anneanne, babaanne olduğunu; altsoy olarak sayılan aile fertlerinin ise çocuk, torun ve torunların çocukları olduğunu belirtmek isteriz.

I. Kişisel Nitelikteki İş veya İşlem

Kişisel nitelikteki iş veya işlem olarak, uygulamada en sık karşılaşılan rekabet etme yasağının kaldırılması örnek verilebilir. Rekabet etme yasağı, pay sahibinin şirketin konusuna giren ticari bir muameleyi kendi veya başkası hesabına yapması ile aynı işlerle iştigal eden şirketlere mesuliyeti tahdit edilmemiş bir ortak olarak girmesi şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Bu kapsamda pay sahibi, kendisi veya maddede sayıldığı haliyle eşi, altsoy ya da üstsoyu ile sayılanların ortak olduğu şirketler hakkında yapılacak olan oylamada oydan yoksun olacaktır.

Örneğin, üç ortaklı bir anonim şirkette pay sahibi olan A, B ve C, rekabet etme yasağı hakkında oylama yaparken, ancak diğer üyeler bakımından oy hakkına sahip olmaktadır. Şayet bu üyeler birbirinin eşi, altsoyu ya da üstsoyu ise bu kişiler hakkında yapılan oylamada da oy kullanamayacaktır. Bu durumda A, B’nin eşi ve C’nin de altsoyu(çocuğu) ise; üyelerden sadece B ve C birbirleri için oylama yapabilecekler, A ise hiçbir şekilde (kendisi, B ve C için) oy kullanamayacaktır.

II. Herhangi Bir Yargı Kurumu ya da Hakemdeki Dava

Bu hallere, pay sahibinin şirketle devam eden bir davası/tahkim yargılaması ya da pay sahibinin eşinin/altsoyunun/üstsoyunun veya bunların şirketlerinin pay sahibinin ortağı olduğu şirket ile devam eden bir davası/tahkim yargılaması örnek verilebilir. Bu kapsamda şirket ile pay sahibi arasındaki sorumluluk davaları, genel kurul iptali davaları, şirketin pay sahibinin maddede sayılan yakınlarına karşı açmış olduğu tüm davalar hakkında alınacak olan herhangi bir kararda pay sahibi oydan yoksun olacaktır.

Örneğin, üç ortaklı bir anonim şirkette pay sahibi olan A ile şirket arasında görülmekte olan bir dava hakkında sadece B ve C oy hakkına sahip olabilecektir. Bu durumda da karar alabilmek için B ve C’nin, A’nın eşi ya da üstsoyu/altsoyu olmaması gerekmektedir.

Sonuç olarak bir üye kendisi ile ilgili kararın alınmasında oy hakkından yoksun ise de diğer yönetim kurulu üyesi ile ilgili oylamaya katılabilecektir. Rekabet yasağı ile ilgili olarak da her bir üye yönünden şirketle rekabet yasağının kaldırılması kararının yeterli nisapla alınıp alınmadığının ayrı ayrı belirlenmesi gerekmektedir[1].

1.2. Yönetim Kurulunda Yer Alan Pay Sahibi Bakımından Oydan Yoksunluk Halleri

Pay sahiplerinin aynı zamanda Yönetim Kurulu üyesi olmaları halinde, yukarıda 1.1. maddesi altında anlatılanlar hususlarla birlikte, TTK’nın 436. maddesinin 2. fıkrasında belirtilmiş olduğu üzere, Yönetim Kurulu ibrasında da oy hakkından yoksun kalacaklardır. Bu durumdaki yoksunluk, Yönetim Kurulu üyesi olan pay sahibinin kendi payından doğan oy kullanamaması halidir. Bir başka deyişle Kanun, Yönetim Kurulu ibrasında eş, altsoy ve üstsoy bakımından bir düzenleme getirmemektedir.

Ancak bu noktada özellikle belirtilmesi gereken husus, Yönetim Kurulu üyesi olan pay sahiplerinin bu oy haklarını sadece kendi ibralarında kullanamamaları değil; aynı zamanda diğer üyelerin ibralarında da kullanamıyor olmalarıdır. Bir başka deyişle Yargıtay, şirket ortağı olan Yönetim Kurulu üyelerinin paylarının şirketin çoğunluk hissesine karşılık geliyor olması halinde ibra kararını hükümsüz saymaktadır.

Örneğin, beş ortaklı bir anonim şirket aynı zamanda Yönetim Kurulu üyesi olan A, B ve C ile Yönetim Kurulu üyesi olmayan D ve E’den oluşmaktadır. A’nın %30, B’nin %30, C’nin %30, D’nin %5 ve E’nin %5 hissesi bulunmaktadır. Genel Kurulda Yönetim Kurulunun ibrası hakkında oy kullanılırken her ne kadar kendileri için kullanmıyor olsalar da A, B veya C’den herhangi ikisinin olumlu oyu ibra kararının alınması yeterli nisabı oluşturduğundan, alınan ibra kararı da hükümsüz olmaktadır[2].

2. Değerlendirme

Yapılan bilgilendirmeler ışığında anonim şirketlerde oy hakkından yoksunluk hallerinin şirket pay sahiplerinin Yönetim Kurulu üyesi oldukları durumlarda farklı şekilde değerlendirilmesi gerektiği açıktır. Özellikle hakim ortakların yer aldığı bir şirkette oydan yoksunluk göz önünde bulundurulduğunda bazı hallerde karar alınamaması da gündeme gelebilecektir.

Bu durumda özellikle Yönetim Kurulu’nun ibra edilmediği hallerde, şirket veya pay sahipleri TTK ile belirlendiği şekilde Yönetim Kurulu üyelerine karşı sorumluluk davası ikame etme hakkına sahip olmaktadır. Sorumluluk davası genel olarak, yönetim kurulu üyelerinin görevlerini layıkıyla yerine getirmemelerinden dolayı şirketin zarara uğraması neticesinde bu zararın giderilmesi için şirket ya da ortaklar tarafından açılabilmektedir. Ancak eski Kanun uygulamasına göre bu davanın ikame edilebilmesi için ibra edilmeme kararı ile aynı zamanda sorumluluk davası açılmasına ilişkin karar da almak gerekmektedir. Eski Türk Ticaret Kanunu’nun 341. maddesinde düzenlenen sorumluluk davası açmadan önce genel kurul kararı alınması zorunluluğuna yeni TTK’da yer verilmemiştir.

Yönetim Kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin alınan kararın Mahkeme tarafından iptal edilmesi halinde ise, ibraya ilişkin yeni bir karar alınmalı ve Yönetim Kurulu üyesi olmayan pay sahipleri tarafından oy kullanılmalıdır. Bu durumda bu nitelikteki pay sahiplerinin Yönetim Kurulu üyelerini ibra etmemeleri halinde, bu kararın gerekçesiz yahut iyiniyet kurallarına aykırı olmaması gerekmektedir. Aksi takdirde ibra edilmeyen Yönetim Kurulu üyesi de bu karara karşı iptal davası ikame edebilecektir.

Ayrıca Yönetim Kurulu üyelerine karşı açılacak olan sorumluluk davalarında TTK’nın 553. maddesine istinaden hem üyelerin kusurunun olduğunun hem de bu kusurlu hareket neticesinde bir zararın meydana geldiğinin ispat edilmesi gerekmektedir.

Sonuç olarak anonim şirketlerde Genel Kurulda alınacak olan kararlarda, TTK’nın 436. maddesi göz önünde bulundurulmalı ve karar almaya yeter nisaplar doğru şekilde hesaplanmalıdır.

Bilgi ve değerlendirmelerinize sunulur.

AKSAN HUKUK BÜROSU

Av. Anı Nil Demirbağ, Av. Gamze Telli

Paylaş: