İklim Değişikliği Yazı Dizisi 2 | Uluslararası İlk Çevre Sözleşmesi: Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi
Yazan: Fatma Subaşı | 05 Ocak 2022

Küresel ısınmanın önlenmesi konusunda Birleşmiş Milletler tarafından imzalanan uluslararası ilk sözleşme, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (United Nations Framework Convention on Climate Change, UNFCCC)’dir. Sözleşme düzenlenmesine ilişkin görüşmeler 1992 yılında tamamlanarak Rio de Janeiro’da düzenlenen Rio Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda onaylanmıştır. UNFCCC’nin yürürlüğe girme tarihi ise 21 Mart 1994 olarak düzenlenmiştir. Günümüzde neredeyse evrensel bir sözleşme haline gelen UNFCCC, 197 ülke tarafından onaylanmıştır.

UNFCCC, insanlar tarafından yaratılan çevresel kirliliğin iklim üzerinde tehlikeli sonuçlar doğurabileceğine ilişkin temele dayanmaktadır. Bu kapsamda atmosferdeki sera gazı oranlarını düşürmeyi ve bu gazların olumsuz etkilerini en aza indirmeyi hedeflemektedir. Bu hedef doğrultusunda da genel ilkeleri, eylem planlarını ve ülkelerin yükümlülüklerini düzenlemektedir. Ayrıca hedeflenen seviyeye ulaşılacak zamanı belirlerken, ekosistemlerin iklim değişikliğine doğal olarak uyum sağlaması, gıda üretiminin tehdit edilmemesi ve ekonomik kalkınmanın sürdürülebilir bir şekilde ilerlemesi kriterlerine dikkat edilmesi gerektiğini belirtmiştir.

UNFCCC kapsamında tüm Taraflar sera gazı salınımları ve azaltmak için gerekli uygulamalar ile ilgili bilgileri toplamak, paylaşmak ve Taraflar Konferansı’na bildirmekle yükümlüdür. Bunun dışında farklı yükümlülükler belirlenmesine göre ülkeler iki ana gruba ayrılmaktadır.

İlk grup olan EK-I Tarafları OECD (Ekonomik İş birliği ve Kalkınma Örgütü) üyesi olan sanayileşmiş ülkeler ile, Rusya Federasyonu, Baltık Devletleri ile Orta ve Doğu Avrupa’daki bazı devletler dahil olmak üzere ekonomileri geçiş sürecinde olan ülkeleri kapsamaktadır. EK-I Tarafları için temel yükümlülük, 2000 yılında sera gazı emisyon düzeylerini 1990’daki düzeye indirmelerini sağlamak üzere yeni politikalar benimseyerek gerekli önlemleri almaktır. Bu yükümlülüğünün ana sebebi, geçmişte ve mevcut sera gazı emisyonlarının çoğunun kaynağının sanayileşmiş ülkeler olması ve onların emisyonları azaltmak için daha fazla çabalaması gerektiğine ilişkin düşüncedir. İkinci grup olan EK-II Tarafları’nın yükümlülüğü ise gelişmekte olan ülkelere UNFCCC’den kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmelerine yardımcı olmak ve uyum için mali kaynak sağlamak ve teknoloji transferi için adımlar atmaktır. Bu kapsamda UNFCC aracılığıyla Küresel Çevre Tesisi tarafından yönetilen bir hibe ve kredi sistemi kurulmuştur.

UNFCCC’in 1994’te yürürlüğe girmesinden sonra her yıl sözleşmeye taraf olan ülkelerin katıldığı konferans düzenlenmektedir. Bu konferanslar kısaca COP (Conferences of the Parties) olarak adlandırılmaktadır. COP toplantıları iklim değişikliğinin önlenmesi konusundaki anlaşmaların gelişmesi ve yeni anlaşmalar düzenlenmesi konusunda önem taşımaktadır.

OECD üyesi olan Türkiye UNFCCC kabul edildiğinde gelişmiş ülkeler ile birlikte EK-I ve EK-II listelerine dâhil edilmişti. 2001’de Marakeş’te gerçekleştirilen 7. COP’da Türkiye’nin EK-I Taraflarından farklı konumunun tanınması ile, adı EK-II listesinden çıkarılmış fakat EK-I listesinde kalmıştır. Bu doğrultuda Türkiye’nin yükümlülüğü, sera gazı emisyon düzeyini 1990’daki düzeye indirmek için yeni politikalar benimsenmesi ve gerekli önlemlerin alınmasıdır.

UNFCCC uluslararası düzeyde iklim değişikliğine yönelik ilk sözleşme olsa da sözleşmede yaptırım belirlenmediği için gücü zayıf kalarak, Taraflar UNFCCC’yi sadece iyi niyet düzeyinde desteklemiştir. Bu sebeple de birçok Taraf yükümlülükleri yerine getirmemiştir.

SONUÇ

1994’te yürürlüğe giren UNFCCC, Birleşmiş Milletler tarafından küresel ısınmanın olumsuz etkilerinin önlenmesine yönelik imzalanan uluslararası ilk çevre sözleşmesidir. Atmosferdeki sera gazı oranlarını düşürmeyi hedefleyen Sözleşme, Taraflarına bu konuda yükümlülükler getirmektedir. Ancak UNFCC’de Taraflara herhangi bir yaptırım getirilmemesi sonucunda belirlenen yükümlülükler sadece iyi niyet seviyesinde desteklenmiş ve birçok ülke tarafından yerine getirilmemiştir.

Paylaş: