Zaman Azalıyor: Karbon Sıfır Hedefleri İçin Bir Adım Daha Atıldı
Yazan: Onur Ergün | 24 Mayıs 2023

İklim değişikliği yazı dizimizde daha önce sıkça bahsettiğimiz Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında yer alan Kyoto Protokolü’nde açıkça vurgulanan “Ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar” ilkesi doğrultusunda sera gazı emisyonlarının azaltılması, bu hususun gerçekleştirilemediği durumlarda ise karbon ticaret uygulamasını benimsenmesi kabul edilmiştir.

Karbon ticaret uygulaması esasen iki unsur üzerine kurulmuş olup bunlar; karbon vergisi uygulaması ve birçok ülke ve kıtada yürütülen yenilebilir enerjiyi ve emisyon azaltımını teşvik eden Avrupa Birliği Emisyon Ticaret Sistemidir (“ETS”).

ETS, sistem içerisinde yer alan tesislere sera gazı emisyonları için her birinin kendi kapasitesine ve sektörüne özgü bir üst sınır değer belirlenmesi ve bu üst sınır için izin belgesi üretilmesini ifade etmektedir.  Sisteme dahil olan bu tesislerden karbon salınımı fazla olanlar, bu izin belgelerini diğer tesislerden de satın alabilmekte olup aslen bir karbon ticaretinden söz etmek mümkündür.  Bununla beraber Paris Anlaşması’nda da belirtildiği üzere, sınır değerinin zamanla düşürülerek karbon salınımın azaltılması hedeflenmektedir.

ETS, daha önce de belirttiğimiz üzere gün geçtikçe yaygınlaşan karbon emisyonunu azaltmayı hedefleyen bir sistem olmuştur. Ancak bu sistem içerisinde yer almayan diğer ülkelerin karbon salınımı hakkında nasıl bir ilerleme söz konusu olabilir? Bu yazımızda özellikle, ETS’ye dahil olmayan ülkelerden yapılan ithalatlarda uygulanacak Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’ndan (“SKDM”) bahsedilecektir.

Avrupa Birliği, 2030 yılına kadar karbon emisyonunu %55 oranında azaltmayı, 2050 yılında ise tamamen sıfırlamayı hedeflemektedir. Bu hedef doğrultusunda her ne kadar ETS kurulmuş olsa da bu sistem de kendi içinde “Karbon Kaçağı” hususunu gündeme getirmiştir. Sistem dahilinde olan tesisler, karbon sınırlaması ve bu sınırlamanın beraberinde getirdiği maddi yükler olmaksızın üretim yapabilmek adına üretim yerlerini ETS’ye dahil olmayan, istikrarlı bir iklim politikasına sahip olmayan ülkelere taşımaya başlamıştır. Bu nedenle, her ne kadar karbon emisyonu azaltılmaya çalışılsa da uygulamada bu sefer sınırlama olmaksızın üretim yapabilmek adına karbon kaçağına sebep olan yollara başvurulmakta olunduğu görülmüştür. Bu hususun giderilmesi adına ortaya çıkan SKDM, Avrupa Birliği tarafından ithal edilen çimento, demir-çelik, gübre ve elektrik gibi çeşitli ve en önemlisi karbon yoğun ürünlere uygulanacak bir karbon tarifesidir. Bu uygulama ile ETS’nin parçası olmayan, yüksek karbon kaçağı tehlikesi olan ülkelerden yapılacak ithalatlara bir karbon tarifesi ve bu bağlamda ayrı bir maliyet getirilmiş olunacaktır.

Avrupa Birliğince 13 Aralık 2022 tarihinde SKDM’yi oluşturmak için geçici anlaşmaya varılmış, 16 Mayıs 2023 tarihinde SKDM’ye ilişkin (AB) 2023/956 sayılı Tüzük AB Resmî Gazetesi’nde yayımlanmıştır. SKDM, 2026 yılında yürürlüğe girecek olup raporlamaya başlanacaktır. 1 Ekim 2023 tarihinden itibaren başlayan raporlama sürecinde hangi ürünlerin nerede üretildiği de dikkate alınarak çalışmalar yapılacak olup bu dönem 2025 yılının sonuna kadar geçiş dönemi olarak görülmektedir.

Yapılan raporlamalar uyarınca SKDM, tamamen Avrupa Birliği dışında üretilmiş ürünlere ve üretimin önemli aşaması Avrupa Birliği dışında gerçekleşmiş ürünlere uygulanacaktır. Bu ürünler; demir-çelik, çimento, elektrik, alüminyum, hidrojen, gübre ve demir çelik içeren cıva veya vida gibi bazı alt ürünler listelenmiş bulunmaktadır. Avrupa Komisyonu tarafından yüksek riskte karbon içeren ürünler değerlendirilmekte olup bu listenin zamanla daha çok ürün içereceği öngörülmektedir. Özellikle, organik kimyasallar, polimerler içeren ürünler ve alt ürünler değerlendirmeleri sonucunda listeye eklenebilir.

SKDM’nin, 2026 yılına kadar geçiş süresini tamamlanması hedeflenmekte olup 2026 yılı itibarıyla listelenen ürünlerin belirtilen lokasyonlarda üretilmesi sonucunda ithalatçıların bu düzenleme uyarınca bir çeşit vergi ödemesi yapması planlanmaktadır. 2030 ve 2032 yılları arasında ise artık bu düzenlemenin eksiksiz uygulamaya geçeceği planlanmaktadır.

SKDM ile asıl hedeflenen, 16 Mayıs 2023 tarihli (AB) 2023/956 sayılı Tüzük ’de belirtildiği üzere; “2026 yılında tam olarak uygulamaya geçtiğinde, AB ithalatçıları, SKDM dâhilindeki ithal malları için SKDM sertifikası satın alacaktır. Sertifika fiyatları ETS’de yer alan fiyatları yansıtacak şekilde hesaplanacaktır. AB ithalatçıları bir yıl önce ithal ettikleri mal miktarını ve toplam gömülü emisyon miktarlarını her yıl 31 Mayıs tarihinde beyan edecek ve bu miktarlara tekabül eden SKDM sertifikalarını teslim edeceklerdir.”

İthalatçılar, üçüncü ülke üreticilerinden alınan doğrulanmış bilgilere dayanarak, ithal edilen ürünlerin üretimi esnasında hâlihazırda bir karbon fiyatı ödendiğini ispat etmeleri durumunda bu bedeli nihai ödemelerinden düşürebileceklerdir.

Avrupa Birliği bu uygulamayla esasen SKDM ile üretim esnasında salınan karbon emisyonları için ETS’yi yansıtacak şekilde ithal ürünler için ilave ücret getirmekte olup diğer ülkelerde daha temiz üretim yapılmasını sağlamayı ve AB üreticilerinin rekabetçiliğini korumayı hedeflemektedir.

Bu mekanizma birçok yönden etkili ve olumlu etkileri içinde barındırsa da bazı araştırmacılar tarafından eleştirilmektedir. İstikrarlı bir şekilde iklim politikasını sürdürmek için yeterli bütçeye sahip olmayan güney ülkeleri ve gelişmekte olan ülkeler adına bu mekanizmanın ülke ekonomilerini etkileyebileceği ve küresel pazarda dezavantajlara yol açabileceği değerlendirilmektedir. Böyle ülkelere öncelikli olarak finansal ve teknik destekte bulunulması gerektiği belirtilmektedir. Bazı ülkelerde de yine hızlıca açığa çıkan enerji ihtiyacına karşılık yetersiz bütçeye ve finansal desteğe sahip oldukları için yüksek oranda karbon emisyonu açığa çıktığı söylenmektedir. SKDM gibi mekanizmalar, bu tarz bölgelerde üretilen herhangi bir ürünün karbon ayak izini artıracağı ve bu nedenle küresel pazarda dezavantajlara yol açabileceği öne sürülmüştür. Aynı zamanda, enerji endüstrisi için SKDM ve benzeri uygulamalara geçilmesi çok daha uzun soluklu bir süreçte ve detaylı yatırım planlarını içermesi gerektiği 2030 ve 2040 yılları arasında mekanizmayla uyumlu olarak yatırım düzenlemesi yapılması gerekeceği de gene vurgulanan hususlardan biridir.

SONUÇ

Ekim 2023 itibarıyla raporlama sürecine başlanması ve 2026 yılında uygulamaya girmesi planlanan SKDM, hiç şüphesiz karbon emisyonu azaltımı, temiz ve yenilebilir enerji kullanımını teşvik eden bir uygulama olmakla beraber Avrupa Birliği Emisyon Ticaret Sistemi için de tamamlayıcı niteliktedir. 2030 ve 2050 yılları için belirlenen hedeflere yaklaşılması adına daha çok bölgeyi kapsayacak bu mekanizmanın, başarılı bir şekilde uygulamaya geçebilmesi durumunda karbon azaltımı çalışmalarında etkili bir sistem olarak yer alacağı tartışmasızdır. Türkiye’nin kendi iç uyum mevzuatını ve bu sistemden doğrudan veya dolaylı olarak etkilenebilecek Türk şirketlerinin de kendi hazırlıklarını yazımızda belirtilen son gelişmeler ışığında en sağlıklı ve hızlı şekilde tamamlamalarının elzem olduğu çok açıktır.

 

Paylaş: